şehir kütüphanesi…

şehir kütüphanesi…

güneş tutulmasını izlemek için seyahat ettiğimiz ağustos ayı içinde, kaldığımız şehrin merkezinde yer alan halk kütüphanesini de ziyaret etme fırsatı bulduk. şu ana kadar burada paylaştığım kütüphanelerin ortak noktası olan küçük kasaba ve küçük şehir profilinden biraz uzaklaşmış olsak da, doksan bin nüfuslu orta ölçekli bir nüfusa hizmet eden bu halk kütüphanesinin fotoğraflarını paylaşmanın, aradaki farkları görmemiz açısından faydalı olacağını düşündüm.

oldukça modern ve çok katlı bir binaya sahip olan bu halk kütüphanesinin alt katı tamamen çocuklar için düzenlenmişti. kütüphanenin girişinden, danışma masasına kadar uzanan geniş bir koridor kütüphaneyi ortadan ikiye ayırıyordu. bir tarafta gençler için hazırlanmış; oldukça konforlu, adeta bir kafetaryayı andıran bir oturma alanı vardı. diğer tarafa ise aileler ve küçük çocuklar için oyun odaklı, minik masalarla ve rahat koltuklarla çevrili geniş bir alan tasarlanmıştı. bu düzenleme, kitap okumayı veya bilgisayarda çalışmayı tercih eden büyük çocuklar için, küçük çocuklardan uzakta, daha sessiz bir ortam oluşturuyordu.  diğer taraftan; bu iki bölüm birbirinden uzak ve kopuk olduğu için, farklı yaşlardaki çocukların, anne ve babaları tarafından takibini zorlaştırıyordu.  bu da beraberinde güvenlik problemi oluşturuyordu.  yabancı bir şehirde olduğumuz için biz tedbiri elden bırakmadık, bülent le kütüphanenin farklı kanatlarına ayrıldık. hatta düşündük ki  özellikle çocuk kütüphaneleri tasarlanırken etrafın hızlı bir şekilde taranmasını engelleyen yüksek kitap raflarından, büyük ve hareketi kısıtlayan mobilyalardan kaçınılmalıydı.

şimdiye kadar gezdiğimiz iki büyük ölçekli kütüphanenin de , oldukça resmi bir atmosferi vardı. belki de kitapların, ve dolayısıyla rafların ve kitaplıkların,  küçük kütüphanelere göre çok daha fazla olması, çocuk kütüphanelerinde özellikle ön planda olması gereken doğallık ve samimiyeti gölgeliyordu. daha önceki haftalarda belirttiğim gibi, kütüphaneyi kütüphane yapan, içinde çalışan kütüphanecilerin özverili çalışmaları olduğunu düşünüyorum. bir tarafta bin bir emekle hazırlanmış panolar, minik bitkiler, beslenen ev hayvanları, duvar ve tavan süsleri; diğer tarafta daha resmi, ve soğuk bir atmosfer…ve bu ikisi arasında bir karşılaştırma yaptığımız zaman, güleryüzle kapılarını açan, içinde emek biriktiren kütüphaneler mutlaka fark yaratıyor.

bu kütüphane gezimizde dikkatimizi çekenler şunlar oldu;

  • oyuncakların çoğu, kütüphane görevlileri için ayrılmış olan danışma bölümünün arkasındaki raflara yerleştirilmişti. oyuncak setlerinin büyük çoğunluğu da, danışma bölümünün ardındaki odada, büyük kumaş poşetlerinin içinde muhafaza ediliyordu. bu setler ( belki de parçalarının kütüphane içinde kaybolmaması için) sadece eve götürülmesi için ödünç veriliyordu.
  • çizgi romanlara çok geniş bir bölüm ayrılmıştı ( son yıllarda almila ve bennu nun düzenli kitap okuma alışkanlığının oturmasında çizgi romanların önemli bir yeri oldugunu da eklemek isterim).
  • kütüphanenin arka köşesindeki ahşap oyun evi, özellikle 0-3 yaş arasındaki çocukların; market, restoran, kukla, evcilik gibi farklı oyunlarda kullanımı için çok amaçlı bir oyuncak işlevi görüyordu.
  • çocuk bölümü oldukça büyük olmasına rağmen teknolojik donanımının kısıtlı olduğunu gözlemledik. film ve cd lerin sayısı azdı; ve çocukların ulaşımı için sadece iki adet bilgisayar vardı.
  • kütüphanenin,  arka tarafında kalan ve camların ardından görülebilen küçük sevimli bir bahçesi vardı. bahceye kuşlar için yemlikler asmışlardı ve etrafı güvercinlerle doluydu. böyle minik ayrıntıların nasıl da fark yaratabileceğini düşündürdü bize.

ilçe kütüphanesi…

ilçe kütüphanesi…

geçtiğimiz haftalarda, üç yüz bin nüfuslu büyük bir şehirin merkezine yaklaşık 20-30 dk. uzaklıkta, otuz bin nüfuslu bir ilçeye hizmet eden bir halk kütüphanesini ziyaret etme fırsatımız oldu. kütüphaneye vardığımızda akşam saatleriydi ve çocuğunu okuldan veya kreşten alan anne-babalar, eve dönüş öncesi hikaye saatine katılmak için uğradıklarından olsa gerek, içerisi oldukça kalabalıktı. kütüphane görevlileri de 2-3 yaş çocuk grubu için hikaye saati hazırlıkları ile meşguldüler.

çocuk bölümü, kütüphanenin alt katındaydı. fakat bina eğimli bir zemin üzerine inşa edildiği için, binanın arka tarafından da bu bölüme direk bir giriş vardı. şimdiye kadar gezdiğimiz daha küçük ölçekli kasaba ve şehir kütüphanelerine kıyasla, bu kütüphanenin çocuk bölümü için oldukça dar bir alan ayrılmıştı. kütüphanenin alanı küçük olduğu için girişe doğru uzanan hol üzerine de,  müzik cd lerinin ve eğitici dvd lerin olduğu raflar sıralanmıştı. girişin sol tarafında, üç tarafı kitaplıklarla çevrilmiş bir alanın ortasına, hemen her kütüphanede görmeye alışık olduğumuz bir tren masası, ve iki üç deri sandalyeden oluşan bir oturma grubu yerleştirilmişti. hikaye saatine denk geldiğimiz için, tren masası kenara itilmiş, odanın ortasına oldukça büyük bir projektör ekranı kurulmuştu. ekranı ilk farkettiğimde bir film gösterimi olacağını düşünmüştüm. fakat ilerleyen saatlerde, ekranın hikaye anlatımları sonunda internete bağlanıp, youtube den çocuk şarkıları dinlemek için yerleştirildiğini farkettim.

bu bölümün hemen arka tarafında, bebekler ve çocuklar için oyun ve oyuncak setlerinin sıralandığı raflar bulunuyordu. rafların yanına, yine etrafı sandalyelerle çevrili iki küçük masa yerleştirilmişti. biraz daha arka taraftaki raflarda ise, kurgu olmayan kitaplar (children non-fiction) ve 12 yaş sonrası için “genç kurgu (youth fiction)” kitapları sıralanmıştı.

hemen burada bir parantez açarak belirtmekte fayda görüyorum. her ne kadar bir halk kütüphanesinden beklentilerimiz birinden diğerine çok fazla bir değişkenlik göstermese de, ziyaret ettiğimiz kütüphanenin büyüklüğü, organizasyonu ve kütüphane görevlilerinin yaklaşımlarıyla birlikte değerlendirilince, bazı kütüphaneler diğerlerine göre daha pozitif veya daha negatif bir etki bırakabiliyor üzerimizde. bu kütüphane, kendi halinde ve sevimli olmasınra rağmen, dar bir alan üzerine kurulduğu için, bir sıkışmışlık hissi veriyordu. çocuk kütüphanelerine canlılık veren ve renk katan, duvar, pano ve tavan dekorasyonları ve süslemeleri yönünden de oldukça zayıftı. belki de bu sebeplerden çocuk bölümü üzerimizde çok pozitif bir etki yaratamadı.

bu olumsuzluklara rağmen, burası daha teknoloji odaklı bir kütüphaneydi. girişin hemen sağ tarafındaki masaların üzerine beş-altı adet bilgisayar yerleştirilmişti. orta alandaki masalardan bir tanesinin üzerine ise üç adet ipad monte edilmişti. her bir ipad e, farklı yaşlardaki çocuklara hitap edebilecek, çeşitli eğitici oyunlar yüklenmişti. biz orada bulunduğumuz müddetçe, ipad’ler çocukların fazla ilgisini çekmese de, çocuk kütüphanelerinde daha önce denk gelmediğim bir yenilikti bu.

biz ziyaretimize devam ederken hikaye saati başladı. bera ve ben hikayeyi dinlemek için diğer çocuklarla birlikte ayrılmış alanda yere oturduk. kütüphane görevlisi, içten, sıcak ve samimi bir sesle ve arada çocuklara sorular yöneltip onları da anlatıma dahil ederek, daha önceden seçtiği üç kitabı okudu. her kitap bitiminde de youtube den bulduğu bir çocuk şarkısını çocuklarla dans ederek hep birlikte söylediler.

hikaye saatinden sonra görevli, çocukları kütüphanenin hemen girişindeki masalarda düzenlenmiş aktivitelere yönlendirdi. yaklaşık yarım saat sonra da kütüphane yavaş yavaş boşalmaya başladı. bennu ve bera yoğunluk sebebiyle oynamaya fırsat bulamadıkları oyuncaklara yöneldiler. almila, kütüphanenin sessiz bir bölümünde, seçtiği bir kitabı okudu. ben de fırsattan istifade fotoğraf çekimlerini tamamlama fırsatı buldum.

kütüphaneden ayrılmadan hemen önce, üst kattan alt kattaki çocuk bölümüne inerken, merdiven boşluğundaki duvarlara asılmış, biri devasa boyutlarda iki quilt (kırkyama duvar süsü) dikkatimi çekti. büyük ihtimalle uzun özverilerle ve bir çok kişinin el emeğiyle hazırlanmış bu quiltleri görünce, kütüphaneleri kütüphane yapanın sadece bina ve kitaplar değil, o kütüphaneyi kendi evi gibi benimsemiş insanların katılımı ve gönüllü çalışmaları olduğunu bir kere daha hissettim. ülkemizdeki halk ve çocuk kütüphanelerinin gelişmesi için, öncelikle bizlerin emeğine ve düzenli katılımına ihtiyaç olduğunu tekrar farketmem için de güzel bir işaret oldu.

*******************

kütüphane fotoğraflarına geçmeden önce birdünyafikir bloğunun sahibi sevgili Beyza nın , İstanbul daki Selimiye Cocuk kütüphanesini ziyaret ederek izlenimlerini detaylı olarak aktardığı blog postunun linkini de paylaşmak istiyorum. okumak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.

HOŞGELDİNİZ

Toprak ve doğayla bütünleşmek, evde üretmek, çocuklarımızla okulsuzluğu öğrenmek ve yavaşlamak için çabalayan altı kişilik bir aileyiz. Ziyaret ettiğiniz için teşekkürler.