okulsuzluk 13. bölüm: okulsuzlukla (veya evde eğitimle) ilgili doğru bilinen yanlışlar, sorular ve cevaplar

sizi okulsuzlukla ilgili motive eden kaynaklar, forumlar, ve bloglar var mı?

bu yazı dizisinin başında da belirttiğim gibi, okulsuzluk konusunda beni aydınlatan ve kendi fikirlerimin oluşmasında referans edindiğim iki önemli isim var, biri John Holt ve diğeri John Taylor Gatto. Özellikle Gatto nun kitapları, her ne kadar amerika daki eğitim sistemini eleştiri üzerine yoğunlaşsa da; günümüzde bir çok eğitim modelinin, amerika dahil olmak üzere, prusya daki okullaşma modelinden türediğini düşünürsek, Gatto’nun kitaplarında tartıştığı konuların ana fikrinin, temelde bizim eğitim sistemimizle de ilgili olduğunu düşünüyorum.

eğer Holt ve Gatto nun kitaplarına ulaşmakta zorlanırsanız, alternatif olarak Matt Hern in, “Alternatif Eğitim, Hayatımızın Okulsuzlaşması” kitabını da edinebilirsiniz. içinde İllich, Gatto ve Holt olmak üzere, alternatif eğitim üzerine çalışmış bir çok kişinin makaleleri var. hatta kitapta; Eylem Korkmaz ve Bülent Akdağ ın yazdığı, Türkiye deki alternatif eğitimi ve gelişmeleri detaylı anlatan bir bölüm de var.

aşağıdaki linkten de yine Holt, Gatto, ve Gray in kısa yazılarına ulaşabilirsiniz (ingilizce)

http://www.naturalchild.org/articles/learning.html

alternatif eğitimle ilgili sevgili Merve nin hazırladığı (facebooktaki okulsuz eğitim anneleri forumunda paylaşılan linkleri derleyerek) çok güzel bir kaynak listesi var (özellikle, ilk etapta, Ken Robinson un TED konuşmalarını izlemenizi tavsiye ederim). http://alternatifhayatlar.blogspot.com/2015/07/okulsuz-eğitim-anneleri-facebook.html

facebook hesabım olmadığı için benim takip edemediğim (ve bu yüzden linkini de paylaşamıyorum) “Okulsuz Eğitim Anneleri” grubuna, eğer facebook hesabınız varsa üye olabilirsiniz.

yine Türkçe bir referans olarak; Sinek Sekiz (İG @iremcagil) tarafından basılan, ve sevgili Seda (İG @anneminkitaplığı) tarafından çevirilen, Ben Hewitt in “Okulsuz Büyümek” kitabını okuyabilirsiniz.

faydalandığım ve referans olarak kullandığım, çoğunluğu eğitimle ilgili diğer kitapların fotoğraf olarak listesine, okulsuzluk yazı dizisinin 10. bölümünden ulaşabilirsiniz (fırsat bulduğumda sadece okulsuzlukla ilgili olanları buraya listeleyeceğim). elimde kindle versiyonları olduğu için fotoğraflarda olmayan ve beni oldukça etkileyen kitapları da buraya ekleyebilirim:

Peter Gray, “Free to Learn”.

Krishnamurti, “Education and Significance of Life”.

Richard Louve, “Last Child in the Woods “.

bu aralar, okulsuzlukla ilgili sürekli olarak takip ettiğim bir blog yok. fakat okulsuzlukla tanıştığım ilk yıllarda “mothering.com” un alternatif eğitimle ilgili forumlarını uzun bir süre takip etmiştim. burası oldukça aktif bir forum (ve ingilizce) (http://www.mothering.com/forum/439-unschooling/ )

yahoo groups üzerinden üye olduğum iki grup var, aktif olarak takip etmiyorum, ama ihtiyacım oldukça faydalanıyorum (yine ingilizce) (waldorf ve evde eğitim ile ilgili)

http://groups.yahoo.com/group/waldorfhomeeducators/

https://groups.yahoo.com/neo/groups/waldorfcurriculum-supplies/info (waldorf la ilgili, ikinci el evde eğitim müfredatlarına ulaşmak için kullanıyorum)

ev ortamınızda, okulsuzluğun devamı için, sahip olmanız gereken olmazsa olmaz diyebileceğiniz neler var?

okulsuzluk için evin fiziksel şartlarıyla ilgili düşüncelerimizi 10. bölümde özetlemiştim. bizim en önem verdiğimiz konulardan biri, ev içerisinde çocukların farklı yerde çalışmalarını kolaylaştırabilecek küçük alanlar yaratmak; yani evdeki eşyaları azaltarak, evin odalarını (belki uyku odaları hariç), evin bütün bireylerinin demokratik kullanımına açmak.

ikinci olarak; ev kütüphanemizin zenginleşmesine önem veriyoruz. genelde bütçemizi de sarsmaması için ikinci el kitap almayı tercih ediyoruz. yalnız bu her ucuz bulduğumuz kitabı eve getiriyoruz anlamına gelmesin. kitap konusunda oldukça seçiciyiz. okulsuzluğu veya ev eğitimini düşünen ailelerin de çocuk dostu bir kütüphane oluşturabilmek için ayın belirli günlerinde, ikinci el kitapçıları ve sahafları gezmesinin gerekli olduğuna inanıyorum.

son olarak: okulsuzluk konusunda eşler (veya ebeveynler) arasında uyumun önemine inanıyorum. her konuda hemfikir olunması elbette mümkün değil. fakat okulsuzluk felsefesini her iki tarafında iyi anlaması, benimsemesi, ortak fikirler yürütebilecek bir zeminde buluşmaları; karşılaşılacak problemlere ortak müdahale edilebilmesi açısından da büyük önem taşıyor.

okulsuzluğu seçersem kendime ait bir hayatım olmayacak. bütün hayatımı çocuklarıma adarsam, 24 saatimi onlarla geçirirsem,  hem kendi kişisel gelişimim için, hem de diğer insanlara faydalı olabilmek adına yapabileceklerimi de sınırlandırmış olacağım.

bir önceki sorunun cevabında da belirttiğim gibi, okulsuzluk tek bir tarafın isteğiyle alınabilecek bir karar değil. evde; anne ve baba, ve daha ileriki yaşlarda çocukların da katılacağı ortak müzakereler sonucunda bu yönde karar verilmesi oldukça önemli. bu kararı alırken sebeplerini de çok ayrıntılı düşünmemiz, çocuklarımızın okulsuzluğa adaptasyonunun gerçekleşmesi için, onlara verebileceklerimizin analizini de iyi yapmamız gerekiyor.

okulsuzluk kararıyla beraber,  bütün hayatımızı elbette çocuklarımıza adamış olmuyoruz. onların özgür düşünme yetisi kazandıkları, deneyimleyerek öğrendikleri, üretkenliklerini destekleyebileceğimiz ve bu pencereleri onlara açabileceğimiz kritik bir zaman aralığı var. bana göre bu zaman aralığı ortaokul sonlarında, yani 13-14 yaşlarında sonlanmış, ve bu yaştan sonra, çocuk da kendi öğrenmesinin sorumluluğunu almış oluyor.

okulsuzluğu benimsediğimiz için, zamanımızın çoğunu (bizim aile desteğimiz olmadığı için tamamını), çocuklarımızla birlikte geçiriyoruz. fakat bu, bütün günümüzü onların ihtiyaçlarını (fiziksel, zihinsel, duygusal) karşılayarak geçirdiğimiz anlamına gelmemeli. okulsuz çocuklar, kendi zamanlarını yönetmeyi, iç sıkıntılarını gidermeyi, ve sürekli okuyan ve üreten bireyler olmayı, çok başarılı bir şekilde gerçekleştirebiliyorlar. çoğu zaman, anne baba da, gün içerisinde kendi işine odaklanabilecek minimum 2-3 saate sahip olabiliyor. özellikle 7 yaşından sonra bu zaman giderek artıyor. hatta, daha ileriki yaşlarda (9 yaş ve sonrası), tek başlarına çok daha uzun süreli çalışabilecek donanıma sahip oluyorlar. (bennu şu an 8 yaşında, ve sevdiği bir iş üzerinde, minimum 2-3 saat odaklı çalışabiliyor. almila 11 yaşında, ve bütün gününü kendi yöneterek geçirebiliyor). çocuğun en başından beri okulsuz büyümüş olması da büyük fark yaratıyor. kendi iç motivasyonuyla öğrenmeye alışan bir çocuk, dışarıdan stimule edilmeyi de beklemiyor.

okulsuzluk, aynı zamanda, ebeveynlerin de kendilerini keşfetmelerine yardımcı oluyor. kendi düşüncelerini okulsuzlaştırma sürecinden geçiren bir anne baba için, sistem içinde var olma ve bunu ispat etme ihtiyacı da önemini yavaş yavaş kaybediyor. “başarı” veya “kariyer” üzerine odaklanmış bir hayattan, daha basit,   “üreten”, ve ürettiği ile mutlu olabilen başka bir yaşama doğru yöneliş başlıyor. bizler özgürleştikçe, deneyim ettikçe ve öğrendikçe, beklentilerimiz, hayallerimiz, ve ideallerimiz de yavaş yavaş değişmeye başlıyor. bu sebeplerden dolayı, okulsuzluk; hayatımızı çocuklarımıza adayacağımız veya kendimiz olamayacağımız bir yaşam yaratmıyor; tam tersi, kendimizi bilerek ve daha farkında ilerleyeceğimiz bir dönüşüme öncülük ediyor.

ben sosyal bilgiler alanlarında çocuğuma yol gösterebilecek bir yeterliliğe sahibim, fakat sayısal konularda çok zayıfım. özellikle matematik benim kabusum. okulsuzluğu seçersem çocuğumun sayısal konulardaki algısı da benim korkularım ve yetersizliklerim üzerinden şekillenir mi?

okulsuzluğun amacı, çocuklarımızı bütün akademik konularda dört dörtlük bir noktaya getirmek değil asla. bu maalesef okul kültürünün bizlere senelerce empoze ettiği; “her konuda iyi olmalıyız ve her şeyi bilmeliyiz” varsayımıyla yaratılan kaygıların bir sonucu aynı zamanda. halbuki, okulsuzluk, çocuklarımıza “bilmemenin” doğal olduğunu, hatta anne babanın da çoğu zaman bilmediğini, fakat merak ettiğimiz her şeyi öğrenebilme kapasitesine sahip olduğumuzu anlatabilmenin anahtarını veriyor. bu perspektiften baktığımız zaman, çocuğumuzun bize danıştığı, fakat onlara yardım edemediğimiz konularda; bilmiyorum ama beraber öğrenebiliriz diyebilmenin, birlikte araştırmanın, etrafımızdaki arkadaşlarımızdan yardım almanın, öğrenmeyi uzun bir zamana yaymanın, ve öğrenmenin birikim, düşünme ve analiz sonucu oluştuğunu göstermenin; çocuklarımız da endişe veya kaygı yaratmak yerine, onlara, bilgiye ulaşabilmenin, her zaman mümkün olduğunu öğreteceğine inanıyorum.

çocukların okul dışında sosyalleşme olanakları kısıtlıdır.

bu konuda yapılan araştırmalar, okulun her zaman sağlıklı bir sosyalleşme ortamı oluşturamayacağını gösteriyor. özellikle son yıllarda hızla artan akran zorbalığı, ailelerin ekonomik statülerinin çocukların arkadaş seçimlerine yansıması, okuldaki arkadaş gruplarının; okulda çalışkanlığı veya fiziki gücü öne çıkan bir kaç çocuğun popüleritesi üzerinden oluşması, çocukların kendi değer yargılarını, arkadaşlarının değer yargıları üzerinden şekillendirmeleri vs. gibi durumlar, okuldaki sosyalleşmenin sağlıksız yönlerine dikkat çekiyor. bir çok idareci ve öğretmen de, bu problemlerin üstesinden gelmek için yeterli kaynaklara ve donanıma sahip olmadıkları için, okul bir çok çocuğun kendine olan güvenini yitirdiği, hatta içine kapandığı bir ortama dönüşebiliyor.

bunun yanı sıra; günümüzde, girdiğimiz her ortamda, dışa dönük ve sosyal olmak, kazanılması zorunlu bir davranış olarak öne çıkarılıyor. bir çok aile de çocuğunu dışa dönük ve girişken olması için motive ediyor. fakat son yıllarda, içe dönükler üzerine yapılan çalışmalar , sürekli ön planda olmanın değer verildiği okul ortamlarının, içe dönük çocukların öğrenmesine büyük bir engel oluşturduğunu da gösteriyor. (bkz: Sessiz: Konuşmadan Duramayan Bir Dünyada İçe Dönüklerin Gücü).

okulsuzluğu seçen aileler ise; okuldaki 10 dk lik teneffüs aralığında, veya aynı yaş grubuna kısıtlanmış sınıflarda, çocukları yapay iletişime zorlayan bir sisteme güvenmek yerine; çocuklarının hayatın içinde olması için ellerindeki kaynakları her fırsatta değerlendirmeye çalışıyor. bu konuda, okulsuz bir aile olarak, şimdiye kadar hiç bir sorunla karşılaşmadığımızı içtenlikle ifade edebilirim. hatta tam tersi, çocuklarımızın her ortama rahatlıkla girebildiklerine ve arkadaş edinebildiklerine, ve özellikle yetişkinlerle kuvvetli diyaloglar kurabildiklerine sürekli şahit oluyoruz.

bütün bunlara rağmen, okul, bir çok aile için, çocuklarının sosyalleşebilmesi için yegane bir sığınak görevini görüyor. fakat, bunu bir varsayım olarak kabul ederken, üzerinde gerekli sorgulamaları yapmadığımız gerçeğini de göz önünde bulundurmamiz gerekiyor. okulun, bazı çocukların gelişimi için gerekli fırsatları verebileceğini, fakat bir çok çocuk için, özellikle sosyalleşme konusunda, oldukça yıkıcı ve tamir edilemeyecek sonuçlar doğurabileceğinin de farkında olabilmeliyiz.

çocuklarımızı evde pamuklara sarıp sarmalayarak, ve onları ileride karşılacakları kötülüklerden koruyarak, kendi kişiliklerini savunma ve koruma yetilerinden mahrum bırakmış olmuyor muyuz?

okulsuzluğun, çocuklarımızın hayatında, koruyucu bir görev gördüğü gerçeğini elbette kabul etmek zorundayız. özellikle arkadaş baskısı ve akran zorbalığı gibi çocuklarımızın okulda her gün karşılabilecekleri problemler, okulsuzluk veya ev eğitimiyle bir nebze kontrol altına da alınmış oluyor. fakat bu okulsuz çocukların, okula giden arkadaşları ile vakit geçirirken, veya okul dışında katıldıkları aktiviteler sırasında, sürekli olmasa da, benzer problemlerle karşılaşabilecekleri, ve bunlarla başetmek zorunda oldukları gerçeğini değiştirmiyor. biz anne baba olarak, bu konularda çocuklarımızla sık sık konuşma gereği duyuyoruz. çocuklarımızın benzer konularda farkındalık geliştirebilmeleri ve sorunlarına, önyargısız ve sağlıklı çözümler bulabilmeleri için senaryo üreterek (veya çoğu zaman karşılaştıkları bir problemden yola çıkarak), atabilecekleri adımları öğrenmelerine yardımcı oluyoruz.

bunun yanı sıra; kendini koruma, savunma gibi yetileri, çocuklarımızın okulda kazanabileceğini düşünürken, okuldaki ortamın oldukça regüle edildiği gerçeğini çoğu zaman unutuyoruz. çocukların kendi problemleriyle baş edebilmesi için oluşan fırsatlar; okuldaki öğretmenlerin zamansızlığı, kaynak yetersizliği ve katı disiplin kuralları gerekçesiyle hasır altı ediliyor. evde ise; okul saatlerinin uzunluğu, ödev, televizyon ve diğer aktiviteler sebebiyle oluşan zaman yetersizliğinden, çocuğun biriktirdiği sorunlar, aile içinde paylaşılamadan, çözümsüz bir şekilde üstü kapatılıyor.

maalesef, yukarıda da belirttiğim gibi, okulun faydaları konusundaki bir çok düşüncemizin temeli, varsayımlara dayanıyor. bu varsayımlarımızı deştiğimiz zaman, aslında okulun bir çok konuda yetersiz kaldığı gerçeğiyle de yüzleşmiş oluyoruz.

okulsuz eğitime devam etmek şehirde veya bir apartman dairesinde zordur, mutlaka bahçeli bir ev gerekir.

okulsuzluk veya evde eğitim, dünyanın bir çok ülkesinde, çok farklı koşullarda ve ortamlarda (new york daki bir apartman dairesinde, avusturalya nın kırsal bölgelerinde bir çiftlikte, veya küçük bir kasabada) yaşayan aileler tarafından uygulanabiliyor. açıkçası ben de, okulsuzluğun mekandan bağımsız olduğuna inanıyorum. aslında okulsuzluk, “okul binası” içinde öğrenmeyi reddetmek anlamına geliyor. evde (bahçeli veya bahçesiz), sokakta, doğada, yaşamın ilerlediği her alanda, öğrenme gerçekleşmeye devam ediyor.

okulsuzluğu seçen ailelerin de, çocuklarının okulsuzluğunu, kendileri için de birer keşfetme ve öğrenme süreci olarak görebilmeleri gerekiyor. ebeveynlerin ben merkezinden çıkarak hayata karşı yeni bir bakış açısı geliştirmelerinin, bilen ve öğreten konumundan sıyrılarak, ortak yaşayan ve deneyimleyen, ve kolaylaştıran rolüne bürünmelerinin; şehir ( veya kırsal ) yaşamının zorluklarını da bir avantaja çevireceğine inanıyorum.

şehir yaşamının çevresel (hava kirliliği, doğaya ulaşımın kısıtlı olması, vs gibi)ve fiziksel (ulaşım problemleri gibi ) zorlukları olmasına rağmen, okulsuz bir ailenin şehirde ulaşabileceği, kültürel ve sanatsal etkinliklerin çeşitliliğini, ve bunların çocuğun sosyal gelişimine katkılarını elbette inkar edemeyiz. şehirde yaşayan aileler, özellikle uzun hafta sonu veya bayram tatillerini, doğayla daha iç içe olabilecekleri, coğrafya ve tarih yönünden çocukların öğrenme fırsatlarını artırabilecekleri gezilerle destekleyerek bu açığı da rahatlıkla kapatabilirler.

diğer taraftan, ailenin “öğrenme” ye bakış açısının, yaşanılan ortamdan çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. nerede yaşarsak yaşayalım, çocuklarımızın öğrenmesi için, sahip olduğumuz koşullardan azami sekilde faydalanmak ve bunları çocuklarımızın merakını uyandırmak için bir fırsata dönüştürmek bizim elimizde. David Sobel , “yerel” odaklı öğrenmek ( place based education) isimli kitabında; her çocuğun ve yetişkinin öğrenmesi gerekenlerin, kendi yaşadığı ortamın şartlarına göre çeşitlilik gösterebileceğini savunuyor. mesela İstanbul’ da büyüyen bir çocuk, kalabalık bir şehrin sorunlarını (ve belki bunlara çözüm geliştirmeyi) ve bu şehirin tarihi ve sanatsal zenginliklerini öğrenirken; köyde veya kırsalda okulsuz büyüyen bir çocuk, çicekçilik,  bahçecilik gibi konulara yönelecektir. yani öğrenme mekandan bağımsız gerçekleşirken; bu mekanlar aynı zamanda, çocuğun ilgisini ve merakını uyandıracak konulara ev sahipliği yapacaktır.

son olarak, bütün bunlara ilaveten, her ailenin, okullu veya okulsuz, doğayla uzun süreli iletişimi sağlamak için yoğun bir “çaba” sarfetmesi gerektiğine de inanıyorum. doğayla iletişimin kurulması, bence kesinlikle bahçeli bir eve sahip olmaktan geçmiyor. bahçeli bir ev, çocuklarımızın çıplak ayakla toprakta dolaşmasına veya kendi bahçemizde üretebilmemize fırsat veriyor, elbette. fakat doğayla iletişim kurmanın bilinçli ve düzenli bir şekilde, bakir bir tabiatla başbaşa kalınarak yapılması gerektiğine inanıyorum. bana göre; bu ne şehirde, ne de bahçeli bir evde mümkün olabilir. bu yüzden, kendi çocuklarıma verebileceğim en büyük çocukluk hediyesinin kırsalda yaşamak ve kendilerini bilme yolculuklarında doğanın bütün nimetlerinden, her an faydalanabilmelerini sağlamak olduğunu düşünüyorum. umarım ileride bunu gerçekleştirebilme fırsatına bizler de kavuşabiliriz.

31 Responses to okulsuzluk 13. bölüm: okulsuzlukla (veya evde eğitimle) ilgili doğru bilinen yanlışlar, sorular ve cevaplar

  1. merhaba
    yazı dizisi çok güzel sonlandı her ne kadar okumaya doyamasam da. ama verdiğiniz kaynaklar bu doyumu bir nebze sağlayacaktır diye düşünüyorum. okulsuzluk sonu gelmeyen bir öğrenme biçimi, yaşamın her anında. benim okulsuzluğa bu kadar ısınmamdaki en temel sebep, berbat bir öğrenim hayatı geçirmiş olmamdır. ilkokul,ortaokul ve liseyi hatırlamak dahi istemiyorum. katı disiplin, ceza olarak verilen ödevler, psikolojik ve fizyolojik şiddet…vs. aynı şeyleri kızımın yaşamasından korkuyorum. umarım ben de sizin gibi bu yolda kararlı, donanımlı, sabırlı ve fedakar bir anne olurum. çok araştırmış, çok okumuşsunuz. ektiğinizi de biçeceksiniz inşallah. siz söyledikten sonra ben de referans kitaplar haric diğer kitapların kindle versiyonunu almaya karar verdim. bu konuda hangi cihazı önerirsiniz?
    çokça sevgiler ve tesekkürler

    • Asena, hepimizin ogrenim hayatinda o carpikliklardan eminim cokca var, ama cogumuz hatirlamak istemiyoruz. ustunu ortmusuz hep, kabullenmisiz. beni en cok uzen de bu kabullenis :(.

      ben kindle kullaniyorum, amazon kindle. maalesef amazon un TR ile anlasmasi yok diye biliyorum, siz de bir arastirin isterseniz.

      • Hemen baktım. Almanya’dayım ben. ;) Çok teşekkürler. İşlerinizde çok çok kolaylıklar duasıyla…

    • henuz konusmadim cocuklarla, eger sorular varsa yavas yavas biriksin burda, ben onlari toparlayip roportaj haline getiririm :)

      • İnsan birşeyi nasıl öğrenir?
        Herşeyi öğrenebilir miyiz?
        Okul ve öğretmenler olmadan bilgiye ulaşmak zor değil mi?
        İlerde yada şimdi okula gitmek isterler mi?
        Onlara göre okula giden çocuklar ve gitmeyen çocukların farkı ne? (Hayata bakış,öğrenme tarzı,olgunluk vs gibi konularda)

        olabilir benim sorularım..
        Teşekkürler

  2. Sevgili Husra,
    Ne zamandir aklimda dolandirdigim bir seyi burada dile getirirsem sanirim rahatlayacagim. Egitim sistemimizin carpik taraflari cokca olsa da, cocugum icin okulsuzlugu dusluyor olsam da ben cocukluk hayalim olan ogretmenlik meslegini seviyorum. Kimileri bu durumu hem ogretmensin hem cocugunu okula gondermek istemiyorsun deyip bana gore oyle olmasa da bu durumu celiskili bir durum olarak gorebilir malesef.Çocuk sahibi olduktan sonra elbette ki ise gitmeye cocugumla kalmayi tercih ederim ama isi tamamen birakma fikri de kafama yatmiyor sanki. Ebeveynleri okuma yazma bilmeyeninden, cesitli aile problemlerine sahip, en basta sevilme ihtiyaci bile karsilanmamis bircok cocukla okulda bulusma firsatim oldugu ve onlarin hayatina bir sekilde dokunma sansim oldugu icin kendimi sansli da goruyorum bir taraftan. Yani hem birden fazla cocuk sahibi olmak, hem onlari okulsuz büyütmek, hem de isimi yapmak istersem bir yerde tikanir miyim? Yoksa benim yerimi tutmasa da yari zamanli olarak biriyle bu durumu halledebilir miyim? Aslinda yukarida cocuklarin kendi zamanlarini yonetebildiklerinden bahsetmissin ama ebeveynlerden biri evin icinde olmadan bu durum nasil surer zaman bize neler getirir bilemeyiz ama yine de size sormak istedim.
    Aklima takilan bir diger konu da bu cok uzun vadeli bir sey ama yine de dile getirmek istedim. Mesela cocugumuz bilim insani olmak istedi. Okulsuz buyudu ve sonunda bir bilim insani oldu. Ileride cocugu oldugunda o da okulsuz buyutmek isterse isini nasil devam ettirecek. Yani okulsuzluk icin ebeveynlerin cogunlukla evde olmasi gerekiyor. Mesela bir doktor cocugunu okulsuz buyutmek isterse nasil olacak? Ya da sizin tanidiginiz birileri var mi bu sekilde okulsuzluk yapan?

    • sevgili Duygu, celiskilerini anliyorum. meslegimi terketmek benim icin cok daha kolay oldu, cunku bir noktadan sonra tikanmistim, bunalmistim. bunda, kesintisiz, okula ara vermeden devam etmemin de etkisi var, burada detayli anlatmami gerektirmeyen dolu sebebi var. bir noktadan sonra, akademisyenlik disinda her isi yapar olmustum. belki o kadar da kolay bir karar degildi ama geriye donup hic bakmadim, keskelerim olmadi. senin durumun ise farkli, tutkuyla bagli oldugun bir meslegin var. ve senin dokunabilecegin, fark katacagini dusundugun hayatlar var. diger taraftan meslegini sevmese bile, hem anne hem babanin, ekonomik sebepler yuzunden calismak zorunda oldugu durumlar var. veya doktorluk gibi yogun calisma saatleri olan meslek sahipleri var. herkesin bizim gibi ciftcilige gonul vermesi de mumkun degil. ama seceneklerimiz, alternatiflerimiz de yok. keske kosullarimizi sihirli bir degnekle degistirebilsem, mesela ozel olmayan demokratik okullar olsa, kooperatif okullarin sayisi artsa, alternatifler cogalsa ve herkesi kapsayacak cozumler uretebilsek. hepimiz, ozellikle cocuklarimiz esit, saglikli, ozgur egitim hakkina sahip olabilse. ya da, keske hep birlikte silkenelip, bir seyleri degistirelim diyerek ayaklanabilsek. ama olmuyor, esitsizlik, varligi siradan kabul edilmis bir olgudan oteye gecemiyor. yine soyleyecegim, okulsuzluk optimum cozum degil ( okul ise asla degil) , ama karsimızda sistem adi verilen bir canavar var, okulsuzlugun karsisindaki tek alternatifimız kohnelesmis okul sistemi ( ya da yillik 20-30 bin dolar !!! masrafli alternatif okullar). bu sistem ya hepimizi yutacak, ya da en azindan ben kendi ailemi yem etmemek icin cabalayacagim. ne yapacagiz, ben veya esim kariyerlerimizi, sevdigimiz mesleklerimizi terk edecegiz, ve tek kisi calisarak ekonomik zorluklara gogus gerecegiz. eger secim sansimiz varsa ( evde uretmek veya evden yurutulebilecek bir is ve ev ofisi kurma disinda), ben de ogrenmek, dinlemek ve anlamak istiyorum.

      cocuklar belli bir yasa geldikten sonra, evde yalniz birakilabilir, elbette, veya bir yardimciyla, veya anane dedeyle. daha eskilerde anneler calisir, cocuklar ogleye kadar okula gider, eve gelince anahtarla iceri girip gunun geri kalanini evde gecirir, odevlerini yaparlardi. bu ve benzeri hikayeler coktur. yıne yapılabilir, belli bir yastan sonra, sorumluluk alan cocuklar icin neden olmasın? fakat minumum yaş nedir, 8-12 olabilir mi?, belki 13-14, bilemiyorum düşünmek lazım. aileye ve cocuklarin karakterine gore degişir ( bir süre önce okulsuz büyüyen genc bir kadının youtube videolarını izlemiştim, bir kaç yerde anne babasının çalıştığını ve evde yalnız kaldıklarından bahsetmişti, başımızın çaresine bakıyorduk diye anlatıyordu, linkleri bulabilirsem paylaşırım.)

      evet, çözümsüzlüğe razı olmayalım, çözümlerin peşine de düşelim, şartlarımızı da zorlayalım… yazarken sanki daha kolay ama realitede neler çıkar karşımıza henüz ben de bilemiyorum…

      • Sevgili Husra,
        Burada yazinca sesli dusunmus gibi oluyor. Ne istedigimi daha guzel sorgulayabiliyorum. Ben de okulsuz toplum kitabini okurken aynisini dusundum. Kitapta olmasi gereken egitim kurumlari hakkinda oyle guzel öneriler veriliyor ki. Aslinda butun ulkeler bu kitaptan faydalansaydi cok guzel olurdu.Ilginctir ki sene sonu seminer dineminde bize milli egitimden bir ornek kitap listesi gonderildi ve Okulsuz Toplum, john holtun bir kitabi dahil sasirdigim ve begendigim bircok kitap vardi listede.
        Yorumlariniz bana cok iyi geliyor. Daha once de bu konu hakkinda birkac sorum oldu ve sabirla cevapladin.Gruptaki annelerin ozellikle de Pinar Hanim ve Sule Seda Haniminim deneyimleri ve fikirleri de ilac gibi geliyor. Iyi ki varsiniz. Cok tesekkur ederim. ???

  3. Merhaba Hüsra. Greenmountain’da satılan cloth diaper ile ilgili sorum olacaktı. Instagram dm’den yazdım ama dm kullanmıyor olabileceğin aklıma geldi. Bir de cloth diaper’a bir an önce başlamak istiyorum.Amerika bedenleri büyük olduğundan 4 aylık kızım için acaba hangi beden almalıyım? Kumaş bezi ilk defa deneyeceğim. En pratik olan çeşidi hangisi? Siteye bakınca biraz kafam karıştı, çok çeşit var gibi geldi. Cevabın için şimdiden Çok teşekkürler

  4. Husra Hanim,
    Cok faydalandim bu yazi dizisinden cok tesekkur ederim. Ayrica tebrik ederim. Evinizin yeni uyesini dort gozle bekliyoruz. Benim sorum cocuk sayisiyla alakali. Unschooling veya homeachooling yapan ailelerin genellikle birden fazla cocugu var. bence cok mantikli. Kardesler birbiriyle oynayabilir. Birirnden de ogrenebilirler. Bizim bir kizimiz var 3 yasinda simdiye kadar unschooling felsefesini takip ettik. Allah ne nasip kismet Eder bilmiyorum ama bir iki sene daha kardes dusunmuyoruz. Akranlari, butun arkadaslari okula gidiyor. Sanki okula gitmek istiyor gibi. Acaba tek cocukla okulsuz egitim olmaz mi ? Ayrica Amerika da yasiyoruz ve ingilizce ogrenmesi gerekiyor. Evde turkce konusuyoruz ve televizyon izlemiyoruz. Turkce de bir problemi yok ama ingilizceyi ogrenmesi konusunda endiselenmeye basladim. Waldorf okulu var bukundumuz sehirde. Simdilik parent and child sinifina gidecegiz hafta da bir gun. Baska ne yapabilirim bilmiyorum. kizlariniz ingilizceyi Nasil ogrendi ? Tek cocukla un schooling olur mu ? Yardimci olursaniz sevinirim cok Tesekkurler

    • Sevgili Merve, ben de cok tesekkur ederim guzel dileklerin icin. ben tek cocukla unschooling yapmadim, ama neden olmasin diyorum. eger cocugunuzla beraber hayatin icindeyseniz, ailenizi yormayacak yan aktivitelere katiliyorsaniz, elbette mümkun, sadece anne veya babanin disa donuk bir kisiligi olmasi onemli. hem anne hem baba ice donukse ( bunu kotu bir ozellik olarak soylemiyorum ki ben de oldukca ice donuk, evi seven bir insanim) o zaman arkadas vs edinmek daha zor olabilir. eve davet edeceginiz arkadaslari varsa sık sık bir araya gelmeleri için fırsatlar yaratabilirsiniz. veya bölgenizdeki evde eğitim gruplarıyla iletişime geçip onların aktivitelerine katılabilirsiniz (genelde oyun grupları kiliselerde yapılıyor, halk odalarında ). isterseniz daha sekular gruplar bulabilirsiniz. katıldığınız waldorf okulunda da uygun arkadaşlar edinebilirsiniz. merak etmeyin, ingilizce gelişiyor yavaş yavaş. bennu 5 yaşına kadar pek konuşmadı, önce dinleme ve anlama gelişiyor zaten. sonra birden bire konuşmaya da başlıyorlar, hatta bennu hep türkçe konuşmamıza rağmen kendine ingilizce okumayı da öğretti. çocuklar sünger gibi, ingilizce konuşulan bir ülkede yaşayıp öğrenmemeleri garip olurdu. evinizin yakınlarındaki parka gitseniz bile orada çocuklarla oynarken yavaş yavaş kapacaktır. mesela bizim burada doğa merkezlerinin 3-5 yaş arası çocuklar için haftalık programları var, kütüphanede masal ve etkinlik saatleri var. sehrinize ait gazete, newsletter vs ne varsa çocuklarla ilgili etkinlikleri oradan takip edebilirsiniz ( ki biz pek takip etmiyoruz). çocuk kütüphanesine de sorabilirsiniz, onlarda bilgi verebilirler size.

  5. Feysbuk okulsuz grupta sanki varmissiniz gibi hissediyorum bazen. O kadar yakisirdiniz ki :) Çok isterdim grupta sizin paylasimlarinizi okumayı. Bugün üretmek üzerine yazdiginiza da bayıldım <3 Yazı dizisi arşivlik oldu. Eline gönlüne sağlık sevgili Hüsra. (Diyorum ya, sanki seni taniyorum. Yolda bir tanidigimla karşılaşmış gibi oluyorum paylasimlarini görünce :) )

    • Sevgili Mordo, facebook hesabımı neredeyse 3-4 sene önce kapattım, hatta gruba bir ara katılmak için bir hesap da aldım ama takip etmekte çok zorlandığım için yine kapatmak zorunda kaldım. yoksa sizlerle birlikte olmayı, herkesden öğrenmeyi ben de çok istiyorum. ama ailem, çocuklar, okulsuzluk, arka planda blog ve IG de eklenince ve hayalini kurup üretmek istediklerim, hepsi sığmıyor. ama biliyorum ki grupta her yönden fikirlerine değer verdiğim arkadaşlarım var, çok güzel paylaşımlar olduğu konusunda hiç şüphem yok. hem belki bir gün sizinle karşılaşmak, tanışmak da kısmet olur. çok çok sevgiler…

  6. Teşekkürler… Bugün bitirdim yazı dizisini. Bir iki gün de hem okuduğum kitaplardan hem blogunuzdan aldığım notları derlerim sanırım. Sonra güçlü bir sunumla eşimin karşısına çıkmayı planlıyorum. Umarım tavrını esnetebilirim. Fakat ikizler burcu, bugün tamam dediğine yarın hayır diyen yapısıyla, yıllar sürecek bir mücadeleye adım atmaya hazırlandığımı seziyor gibiyim :-( Sistem denen canavara yem etmeyeceğimi biliyorum ailemi (çünkü sistemin kimyasal ayağını yaklaşık 5 yıl önce kırdım, tüketen teknoloji ayağıyla 4 yıldır aktif mücadele halindeyim ve yıpranan sinirlerimle sık hata yapmaya-sert çıkışlar sergilemeye başladım), ama nasıl yapacağım, zaman gösterecek… Hiçbir şey yapamasam da elimden geleni yapacağım inşallah.. Sevgiler

  7. Sevgili yabanelma, ağır aksak gitse de hergün yeni çekişmeler kaygılar getirse de çıktığım yol içimi ferahlatıyor. Oğlumu gondermedim okula. Fakat daha önce de bahsetmistim; biz ev okuluyla giriş yapmak durumundayız. Müfredat satın alma kısmına henüz yogunlasamadim. Size şunu danışmak isterim; matematik mantığı sevgisi merakı ve ihtiyaç hissetmek için nasıl bir giriş yapmalıyız? İlk okul-ortaokul seviyesinde milli eğitim çerçevesinde matematik eğitimi verebilecek birikimim var. Ama bunu 8 ve 5 yaşına nasıl uyarlayabilecegim hakkında tereddutluyum.

    • Sevgili kizceogulce, kusura bakmayin biraz gec cevap veriyorum, blogu ihmal ettim cok, farkindayim. Matematik sevgisi kazandirmanin en guzel yontemi, cocuklarimizi belli bir yasa kadar kesfetmesi ve matematigin ihtiyac oldugunu icsel olarak algilamasi icin kendi haline birakmak. Matematik sevgisi olustuktan sonra oturup 1-1 ders calismak daha zevkli hale geliyor, o yuzden yavas girin nacizane. Matematik her yerde, pratik olarak gunluk hayatta hep icindeyiz. alisveris yaparken, dikis dikerken, yeni tarifler denerken vs hep matematige ihtiyacimiz var, bunlari cocuklarla paylastikca ihtiyac oldugunu cok rahat anliyorlar… kucuk oglunuz hala kesif dunyasinda, onu cok sik bogaz etmemekte fayda var, matematige ozel bir ilgisi varsa durum degisir elbette. Benim kucuk kizim da 8 yasinda. Life of Fred diye inanilmaz guzel bir Matematik serisi var, Matematik profesoru tarafindan yazilmis, tamamen mantik gelisimine odakli bir seri, bennu kendi basina onu calismaya basladi. Bu sene basamak degerlerini anlatacagim, hedefim cok rakamli toplama ve cikarmanin oturmasi ve carpmaya giris yapmak, yaninda biraz olcu birimlerini de calistiracagim ( basamaklarla ilgili daha once kullandigim bir waldorf hikayesi var, ingilizce, isterseniz paylasirim, Turkce ye cevirebilirsiniz belki) Khan Academy nin Turkcesi var mi acaba? Onun da giris mufredatlari bence guzel, biraz mekanik maalesef, ama cocuklar seviyorlar. Yine tekrarlayacağım ama matematige yavas girmekte fayda var, temel iyi oturunca sonrasi cok daha kolay oluyor. Mesela büyük kızım artık tek basina calisiyor, ve cok yavas baslamamiza ragmen, su anda 6. sinif matematigini yapıyor, yasitlariyla ayni seviyede, geri kalmadi. zaten matematik ilk 6-7 sene hep tekrardan ibaret, vaktiniz bol, paniğe hiç gerek yok… çok sevgiler…

  8. Estağfurullah ne demek… Cevabınız ve bütün paylastiklariniz için teşekkür ederim. Hikayeyi cevirebilirim sanırım. Bekliyorum. Ben biraz aceleci çokça mükemmeliyetçi (tamamen kurtulamadım bu huyumdan malesef) ve sabırsız biriydim. Yavaşlamaya çalışıyorum zaten. Matematikte de yavaslarim. Sevgiler

  9. Merhaba Husra Hanım, Sizin daha önce araştırmış olabileceğinizi düşünerek birkaç şey sormak istiyorum. 3 çocuklu bir aileyiz(6,10,12). Şu an Türkiye deyiz ama çok yakında eşimin iş değişikliği nedeniyle Polonyaya taşınıyoruz. Ben ciddi şekilde evde eğitimi düşünüyorum. Araştırdığım kadarıyla yakın bir zamanda Polonya da homeschooling kanuni hale gelmiş. Zaten biz “foreigner” olacağımız için bizim ne yaptığımıza hiç karışmıyorlar. Anladığım kadarıyla siz yaşadığınızın eyaletin homeschool gereklerini takip ediyor ve yerine getiriyorsunuz, ve zannediyorum çocukların öğrenimleri eyalet tarafından tescil edilmiş oluyor, belki bir belge vs alıyorsunuz? Bizim durumumuzda ne ben ne de eşim Lehçe bilmiyoruz dolayısıyla Polonya nın homeschool şartlarını yerine getirmemiz mümkün görünmüyor. Nasılsa kimse ne yaptığımızı takmıyor deyip yolumuza devam edebiliriz ama sonrasında çocukların sahip oldukları yeterlikleri/öğrenmeleri nasıl ispat ederiz vs gibi sorular aklıma geliyor. Bu durumda sizin tavsiyeniz ne olur? Şimdiden çok teşekkürler..

    • Sevgili Nur, bize her dönem bir sonraki sınıfa geçmek için yeterli kanıt sunduğumuza dair bir belge geliyor. Ve her sene başında homeschooling için niyet mektubu ve objektiflerimizi sunuyoruz.yani bizimki resmileşmiş oluyor. Peki Polonya da ne kadar süre ikamet edeceksiniz? Sonra TR ye mi döneceksiniz? Hangi tarafa ispat edeceğiniz de önemli. Ama TR dahil her ülkede çocuğun yaşına göre eğitimi alma hakkı vardır. Başlamak istediği anda belge göstermeden okula devam edebilme hakları olması gerekiyor. Yani 12 yaşındaki çocuğu 5. sınıfa yerleştiremezler. Ve okula alamayız da diyemezler sanki. Yine de araştırmak gerek; bunlar benim tahminim. Polonya da homeschooling yasalarını tartışan bir forum veya grup var mıdır acaba?

  10. Aslında ne kadar kalacağımız belli değil. 1 ila 3 sene diyelim, sonrasında niyetimiz İngilizce konuşulan bir ülkeye (Kanada, ABD vb) geçiş yapmak ama bu aşamada net birşey söylemek zor.Her ihtimale karşı bir distance school a kayıt mı yaptırsam diye düşündüm ama onlar da oldukça maliyetli. Polonya bizim çocuklarımızı nasıl eğittiğimizi takmasa da onların kanunlarıni araştırıp onlardan resmi belge almaya çalışmamizi mi tavsiye edersiniz?

    Şunu merak ediyorum mesela çocuğunuzun Amerikan milli tarihine hiç ilgisi yoksa bir yandan da okulsuzluk a zarar vermeme gayretindeyken bu konuyu kapsadığınızi eyalete nasıl delillendiriyorsunuz? Ozellikle milliyetcilik kaygilariyla mufredatlara konulan konular konusunda tereddutlerim var bu sekilde..

    • evet, kesinlikle bunu tavsiye ederim. ev okulu kanunlarini mutlaka ogrenin, belki tahmin ettiginizden cok daha kolaydir. genelde bir kac belgeyi bir araya getirmeniz yetiyor. veya sizin lehce probleminiz varsa, tanidiginiz bir arkadasinizdan cocuklarin velisi olmasini rica edebilirsiniz. sonucta butun isi siz yapacaksiniz ama evrak uzerinde arkadasiniz bu durumu sizin icin resmi hale getirmis olacak. yani bir suru cikis noktasi bulunabilir. evde egitimle ilgili forumlar, yahoo veya google gruplari vardir. mutlaka onlara uye olun ve bir sure yazismalari takip edin. kisa surede cok sey ogrenebilirsiniz.

      tarihle ilgili olarak; cocuklarin sene sonunda okuduklari kitaplarin listesinde (kurgu ve biyografi cogunlukta oluyor), tarih ile de ilgili olanlari secip bu
      kitaplari okudular diyerek portfolyalarinda belirtiyorum. tarih muzelerini gezme firsati bulursak onlari da ekliyorum. cocuklarin yaslari kucuk iken kizilderililerle ilgili bir cok kitap okumustuk, onlarin yasamlari, destanlari vs gibi, sevmislerdi bu konulari. bunlari tarihe ekledik hep. sonra, amerikali ailelerin yine eski zamanlardaki yasamlarini anlatan bir kac kitap getirmistim eve. ozellikle gorselleri iyi oluyorsa, kutuphaneden eve gelen her kitap mutlaka okunuyor zaten. anne babanin gorevi biraz da cocugun ilgisini cekebilecek kitaplari bulmak. cocuk tarih de, bilim de, cografya da okuyor ama kitap secimi cok onemli elbette. siz de Polonyanin yerel masallari ile ilgili kitaplar bulursunuz, bunlar da tarihe girer. yani sadece savaslar ve anlasmalar vs diye bakmiyoruz biz tarihe, biraz genis perspektifle bakinca bu zorunluluklari karsilayacak secenekleri de gormeye basliyorsunuz.

  11. Sevgili Hüsra,
    Şu an Beyond the Rainbow Bridge kitabını okuyorum. Kitapta evde rutin oluşturmanın öneminden bahsedilen kısımda “çocuklar gözlemleyerek öğrendikleri için sizin ev işi yaparken hangi işi yaptığınız değil o işi nasıl yaptığınız ve ne kadar konsantre olduğunuz önemli” diyor. Fakat çok detay vermemiş. Tam olarak zihnimde netleştiremedim açıkçası. İşi “nasıl” yapmamız gerektiği ve konsantre ile kastedilenin ne olduğu konusuna birkaç örnek vermen mümkün mü?
    Çok teşekkürler

    • aslinda cok fazla detaya da gerek yok sanki.erken cocukluk doneminde aileler pek farketmezler belki ama cocuklar, anne babalarinin her kas goz agiz hareketini kopyalarlar. nerede kotu ozelligimiz var ise bir bakmisiz cocugumuz aynisini yapiyor :) burada anladigim kadariyla cocugun yaninda cok kosturmali isler yapmamaya gayret gosterin demek istiyor. yaptiginiz işi itinayla, sevgiyle, emekle yapin diyor. mesela almila kucukken cok daha sabirsiz bir anneydim, ozellikle misafir gelecegi zaman sabirsizca islerimi bitirme gayretine duserdim, onun mutfakta ayak altinda gezinmesini pek istemezdim. simdi, o da calisirken kardeslerini mutfakta pek istemiyor, herkes ciksin disari diyor. bizden cikan bize geri donuyor :) (icimden aglayabilirim tabii…)

  12. İçimi okuyorsun her yorumda ve yazıda:) Bu yorumunu okumadan az önce misafir gelecek diye gergin bir haldeydim. Kızıma yansıtmamak için kendimle gerçekten çetin bir mücadeleye giriyorum her misafir geleceği zaman. Son zamanlarda gerek alışveriş, gerek beslenme gerekse çocuk-anne bağı üzerine olsun kararlar alıp uygulamaya çalışmaktayım. Ama bu misafir gerginliğini azaltmış olsam da tam olarak üzerimden atabilmiş değilim. Sen nasıl aştın kendi kendine bu ve bunun gibi karar verdiğin meseleleri? Azmine, kararlılığına, hayat doluluğuna gerçekten hayranım. Çok sevgiler

    • yok asena, benim isin dogrusunu bilmem;her işi mükemmel yapıyorum, çok azimli ve kararlıyım anlamına gelmiyor. birincisi mutfak işleri ile bülent ilgileniyor; o çok daha sakindir. ikincisi misafirlerimize çay kahve fındık fıstık meyve ikram ederiz, amerikalılaştık bu konularda, pasta börek ağırlama vs yok bizde ☺️

      • İnşallah bir gün size misafirliğe gelmek tanışmak da nasip olur. :) İçimde size çok sevgi ve sıcaklık hissettiğim için benim gözüme öyle geliyorsunuz ailecek :)

HOŞGELDİNİZ

Toprak ve doğayla bütünleşmek, evde üretmek, çocuklarımızla okulsuzluğu öğrenmek ve yavaşlamak için çabalayan altı kişilik bir aileyiz. Ziyaret ettiğiniz için teşekkürler.